top of page

Walpurgisnacht Bahar Şenlikleri

Baharın gelişi ve yaz başlangıcına kadar olan süre içerisinde günümüzde de devam eden pek çok özel gün ve şenlik vardır.

Bu günlere ait uygulamalar pek çok yerde olduğu gibi Anadolu'da da sürdürülmekte ve kültürün bir parçası olarak toplumun belleğinde yer almaktadırlar. Elbette zaman içerisinde çeşitli toplum ve geleneklerce yeniden yorumlanmış, bazen farklı adlar altında işlenmişlerse de hemen hepsinde kökenlerine dair ortak öğeler bulmak mümkündür. Özünde mevsimsel değişiklik ve döngülere bağlı olmalarının yanında, hemen hepsi panteist ve pagan içeriğe sahip ritüeller ve sembollerden izler taşırlar. Mevsimsel geçişler "insan-doğa-evren" bağlantısına büyük önem veren panteist düşüncenin temel kavramları arasındadır. Bunu avcı-toplayıcı ve tarım toplumlarının kalıntıları olarak görmek mümkünse de, ayırt edici yönü ezoterik olarak içerdiği bu insan-doğa-evren manasında gizlidir.


Bahar şenlikleri Mart ayındaki Nevruz ve Ostara ile başlayıp, 30 Nisan'ı 1 Mayıs'a bağlayan geceki Walpurgisnact ve Mayıs başı şenliği Beltane ile devam eder. 5 Mayıs'ta kutlanan Hıdrellez de bunlardan biridir. 23 nisandaki Aya Yorgi (St.George) kutlamaları da yine bunlarla ilişkili görülebilir.


Walpurgisnacht

30 Nisan'ı 1 Mayıs'a bağlayan gece, hristiyanlık döneminde azizelik payesi verilen Walpurga'nın adından türemiştir ve "Walpurgisnacht" almancada "Walpurgis Gecesi" anlamına gelir. Walburga, çeşitli Avrupa halklarınca Walpurgis, Vaubourg, Bugga, Gaudurge gibi adlarla da anılır. Hakkında anlatılan katolik hristiyan mite göre Walpurga, Almanya'nın Heidenheim manastırında yaşamış bir benediktin rahibesidir. Ölümünden sonra naaşının bazı mucizelere yol açmasından dolayı azize ilan edilmiştir. Daha geç dönemde ortaçağ engizisyon döneminin cadılık söylemiyle birlikte, bu "gece" cadıların Blocksberg dağında toplandığından ve kutlamalar yaptıklarından söz edilmeye başlanmıştır ve bu durum hristiyanlığın tanrı-şeytan ikiliği içerisinde "şeytani" bir uygulama olarak görülmüştür. Ancak çok tanrılı pagan anlayışta mutlak bir iyi-kötü ayrımı yoktur ve "şeytan" pagan inanç sisteminde yer almaz. Pagan tanrılar geç dönemin tek tanrılı kurumlarınca "ötekileştirilmiş" ve yeni kurulan inancı sağlama alma adına kötülenmiştir.


Aslında, Azize Walpurga'nın hikayesi tamamen pagan kökenli uygulamaların üzerine kurulu bir uydurma bir mittir. Azizenin manastırının bulunduğu "Heidenheim", almancada "pagan yurdu" anlamına gelir. Heiden tek tanrılı dinlerden olmayan anlamına gelen bir sözcüktür, bu durumda anlamı pagan dinlerden olan anlamına gelir. Hristiyanlığın yayılma döneminde bu sözcük özellikle Tötonik ve Nordik pagan inancını taşıyanları tanımlamak için kullanılmıştır. Ayrıca burada bulunan ve daha sonraları vaftiz uygulamarı için kullanılan kutsal çeşmenin adı "Heidenbrunnen" da bu bağlamda "pagan-çeşmesi" anlamına gelir. Pagan geleneğe göre de baharın gelişi 1 Mayıs Yortusunda tepelerde büyük ateşler yakılarak kutlanırdı ve gece halk bu ateşlerin etrafında şenlikler düzenlerdi. Şenlik ateşlerinin tepelerde yakılması, çoğu kutsal dağ ve tepede tanrı ve tanrıçaları onurlandırmak için kurulan tapınaklarla da bağlantılıdır, nitekim Azize Walpurga adına kurulan kiliselerin çoğunluğu bu eski tapınakların üzerine kurulmuştur.


Walpurga katolik inancında hastalıklara şifa verdiğine inanılır, fırtınaya ve kıtlığa karşı koruyucudur, balıkçıların azizesidir ve insanları köpeklerden, köpek ısırıklarından korur. Yaşadığı varsayılan dönemde benediktin rahibesi hakkında böyle bir bilgi olmamasına karşın eski kiliselerde buğday demeti ve yanında köpekle resmedilir. Oysa bunlar pagan dönemin tanrıçaları olan Holda (yada Bertha) ve Frigga'nın sembolleridir, Nordik geleneğin kader ve zamanın akışından sorumlu tanrıçaları olan Norn'larla da ilişkisi vardır. Buğday demeti dünyaya baharı getiren tanrıçanın bereketini simgeler. Tanrıça kıtlıktan koruyandır (Anadolu'nun Demeter'inden Roma'nın Ceres'ine ve Kuzey halklarının Holda'sına dek) ve bazı kuzey geleneği tanrıçalarının kutsal hayvanı da köpektir, köpek kuzey geleneklerinde yine verimlik ve bereket sembolüdür. İnsanları köpekten "koruyan" bir azizenin, yanında veya kucağında köpekle betimlenmesi bu açıdan oldukça çelişkilidir. Tanrıçaların tapımı, hristiyanlık tarafından tüm betimlemeleriyle aynen devralınmıştır. Günümüzde Letonya, Danimarka, Estonya, İsveç ve Almanya'da bu azizenin adına kutlamalar düzenlenir ki bu ülkeler İskandinav ve Baltık denizi kıyılarında konuşlanmış pagan toplumların yaşadığı yerlerdi.


Walpurgis gecesinde "cadıların toplanıp tepelerde ateş yakması", aslında bu günün asıl kutlayıcıları olan paganların şenliklerinden başka bir şey değildir, kaldı ki engizisyon döneminde cadılara atfedilen "fırtınaya sebep olma", "hastalık verme veya iyileştirme" gibi özellikler yine aynı kilise tarafından bizzat bir azizeye atfedilmiştir. Yine aynı kilise, XI. Yüzyılın sonlarına kadar kadınlara şifa verme, doğa olaylarını kontrol edebilme gibi güçlerin bizzat "tanrı" tarafından verildiğini kabul ediyor ve kutsuyordu.


Walpurgis gecesi diye de bilinen 1 Mayıs Arifesi diğer pagan şenlikler gibi doğanın mevsimsel geçişleri üzerinden yaşam-ölüm döngüsüne ait geleneklerin tekrarlandığı bir şenlikti. Bu geçiş dönemleri kabalistik ve ezoterik yazında "dünyalar arasında" diye tanımlanan özel zamanlardır ve çeşitli ritüellerle maji uygulamaları gerçekleştirilir. Baharın gelişi ve verimlilik kültleriyle bağlantılı olarak, kutsal birleşme ritüelinde tanrı ve tanrıçanın evliliği sembolik veya aktif olarak canlandırılırdı. Daha sonları "cadıların" "şeytanla" evliliği tarzında işlenmiş ve düalistik anlayışa indirgenmiştir. Verimlilik doğum ve yaşamla ilgili olduğu kadar hasat ve ölümle de ilgili olduğundan, doğanın hem yaratıcı hem de yokedici kaotik gücüne duyulan öykünme pagan ritüellerin çoğunda yer almıştır. Walpurga'nın çeşitli Nordik dillerdeki anlamı da bu yıkıcılığı ön plana çıkarır şekilde ölüm ve kurban sembolizmiyle de ilgilidir.


Tanrıçayı temsil eden bu azizeye atfedilen bir diğer kutsal gün olan 24 Eylül'den bahsetmek Anadolu'yla karşılaştırma yapmak adına belki de yerinde olur. 24 Eylül, doğu kilisesince Silifke yakınlarında yaşadığı varsayılan Azize Thekla'nın da kutsal günüdür ama Walpurga'ya benzer şekilde bu Azize de Silifke'de tapımı yaygın olan Athena Kannetis'le bir tutulmuş hatta Azizenin, Athena'nın kutsal alanı Nazianus gibilerince "parthenon" olarak adlandırılmıştır. (Parthenon bakireler evi anlamına gelir ve Athena rahibelerini tanımlamak için kullanılır. Bakirelik burada kendi kendisinin sahibi olan kadın demektir) Silifke civarındaki bu tarz çoğu kilisenin eski Zeus ve Athena tapınakları üzerine veya yanına inşa edildikleri de unutulmamalıdır.


Aya Thekla tapımı İstanbul'da 24 eylül günü Büyükada'daki Aya Yorgi kilisesinde gerçekleştirilir ki bu durum da sonbahar ekinoksu olan 21 eylül öncesi ve sonrasında yapılan pagan şenliklerde göze çarpan tanrıça ve tanrının onuruna yapılan uygulamaları çağrıştırır.

115 görüntüleme

Comments


bottom of page